Ünvan ve isim nasıl yazılır ?

fahri

Global Mod
Global Mod
[color=]Unvan ve İsim: Bir İmzanın Hikâyesi[/color]

Bir akşamüstüydü. Güneş, Eski Şehir’in taş sokaklarını kızıla boyarken bir kafede oturmuş, bilgisayar ekranına boş boş bakan bir adam dikkat çekiyordu. Adı Murat’tı. Yıllardır kurumsal bir şirkette çalışıyordu ve o gün, insan kaynaklarından gelen e-postayı görünce donakalmıştı:

“Yeni imza formatına geçiyoruz. Lütfen unvan ve isim yazımınızı güncelleyiniz.”

Küçücük bir cümleydi ama Murat’ın zihninde büyük bir tartışmanın kapısını araladı: Bir isim nasıl yazılır? Unvan ne kadar önemlidir?

Yan masada oturan Zeynep ise bu tabloya tebessümle baktı. Murat’ın şaşkın haline alışkındı. Aynı ofiste çalışıyorlardı ama Zeynep her zaman konulara farklı bir yerden yaklaşırdı. “Murat, bu sadece bir imza değil,” dedi. “Bu, kim olduğunu dünyaya nasıl anlattığınla ilgili.”

---

[color=]Ofis Masasından Başlayan Yolculuk[/color]

Murat, kuralları severdi. Net, ölçülebilir, stratejik düşünen bir adamdı. İmza konusunu da aynı ciddiyetle ele aldı. “Standartlar belli olmalı,” dedi. “İsim soyisim, ardından unvan. Tıpkı düzenli bir dosya gibi.”

Zeynep ise farklı düşünüyordu: “Ama bazen düzen değil, anlam önemlidir. İnsanların gözünde sadece bir unvan olarak mı görünmek istiyorsun?”

Bu karşılıklı konuşma, ofisteki diğer çalışanları da içine çeken bir tartışmaya dönüştü. Herkesin bir fikri vardı. Kimisi “unvan saygıdır” diyordu, kimisi “isim kimliktir.”

Bir noktada Zeynep, elindeki kahveyi yudumlayıp şöyle dedi:

“Biliyor musun Murat, tarihte ilk kez ‘unvan’ kavramı doğduğunda insanlar onu güçle ilişkilendirmişti. Ama bugün, belki de bir köprüdür. İnsanlarla nasıl ilişki kurduğumuzu gösterir.”

---

[color=]Tarihin Gölgesinde Bir İsim[/color]

Tartışma ilerledikçe konu geçmişe uzandı. Zeynep, araştırmalarına dayanarak Osmanlı döneminden örnekler verdi. “Sarayda unvan, kimliğin önüne geçerdi. Paşa, Hoca, Efendi… Bunlar birer toplumsal kimlikti. Fakat halk arasında isim, insanın doğrudan seslenilebilen yüzüydü.”

Murat başını salladı. “Evet ama o dönemde hiyerarşi önemliydi. Bugün hâlâ ‘Sayın’ diye başlayan e-postalar yazıyoruz. Bu bir geleneğin devamı.”

Zeynep gülümsedi: “Ama düşün, artık unvanlar hiyerarşi değil, uzmanlık göstergesi olmalı. Kadın ya da erkek fark etmeksizin, herkesin emeğini tanımlayan bir sembol.”

O an farkına vardılar: Bir unvan sadece bir kelime değil; toplumun değer anlayışını da yansıtır.

---

[color=]İsim mi Önce Gelmeli, Unvan mı?[/color]

Bir akşam forumda “İmzada isim mi önce yazılır, unvan mı?” başlıklı bir tartışma açıldı. Murat, bu defa dijital dünyada da konunun peşindeydi. Yüzlerce yorum arasında dikkatini çeken bir yazı vardı:

> “İsim, bir insanın doğuştan sahip olduğu kimliktir. Unvan ise sonradan kazandığı sorumluluğun simgesidir. Bu yüzden isim önde olmalı, unvan onu desteklemeli.”

Zeynep o yoruma kalp bırakmıştı. Murat gülümsedi. O an anladı ki, mesele sıralamadan çok anlamdaydı.

Bir imza atarken, kişi hem geçmişini hem emeğini oraya sığdırıyordu. “Dr. Ayşe Kaya” yazmak, sadece bir mesleği değil; yılların emeğini, sabrını ve bilgi yolculuğunu temsil ediyordu.

Ama “Ayşe Kaya – İnsan Kaynakları Uzmanı” yazmak ise o insanı, bir meslekten ibaret değil, bir bütün olarak tanımlıyordu.

---

[color=]Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Duyarlılığı[/color]

Forumda tartışma derinleşirken, farklı kullanıcılar da görüşlerini paylaştı.

Bir erkek kullanıcı şöyle yazdı:

> “Benim için unvan stratejik bir unsurdur. İletişimde güven yaratır, karşındakine konumunu gösterir.”

Hemen ardından bir kadın kullanıcı yanıtladı:

> “Ben unvanın samimiyeti azaltabileceğini düşünüyorum. Önce insan, sonra meslek.”

Bu karşıtlık çatışma yaratmak yerine, yeni bir sentez doğurdu. Zeynep bunu şöyle özetledi:

“Erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı, unvanın işlevsel yanını vurguluyor; kadınların empatik yaklaşımı ise onun ilişkisel boyutuna dikkat çekiyor. Belki de doğru denge bu iki bakış arasında.”

---

[color=]Toplumsal Dönüşüm: Unvandan Kimliğe[/color]

Zamanla dijital iletişim değiştikçe, unvan ve isim kullanımı da dönüşmeye başladı. Sosyal medya profillerinde insanlar artık “CEO”, “Uzman”, “Koordinatör” gibi unvanlardan çok, “insan”, “yaratıcı”, “öğrenen” gibi tanımları tercih eder oldu.

Bu, modern toplumun kimliği nasıl yeniden tanımladığını gösteriyordu. Artık “unvan” bir statü değil, bir hikâyenin parçasıydı.

Zeynep bir akşam forumda şu cümleyi paylaştı:

> “Unvan bir süs değil, sorumluluktur. İsmin yanına eklediğin her kelime, temsil ettiğin dünyanın bir aynasıdır.”

Murat o yazıyı sessizce okudu. Kendisini ilk kez bir “Murat Demir – İnsan Kaynakları Müdürü” değil, “Murat Demir – İnsanları Anlamaya Çalışan Bir Yönetici” olarak görmeye başladı.

---

[color=]Sonuç: İsim, Unvan ve İnsanlık Arasındaki Köprü[/color]

Bu hikâyede gördüğümüz gibi, unvan ve isim yalnızca yazım biçimleri değil; bir toplumun kimliği, ilişkilerdeki mesafesi ve kültürel geçmişinin yansımalarıdır.

Erkeklerin sistematik düşünce biçimi, düzen ve otoriteyi öne çıkarırken; kadınların empatik yaklaşımı, anlam ve bağ kurmayı merkezine alır. Ancak biri olmadan diğeri eksiktir.

Bugün unvan ve isim yazarken kendimize sormamız gereken belki de şu sorudur:

“Ben bu kelimelerle sadece kim olduğumu mu söylüyorum, yoksa kim olmak istediğimi mi?”

Forumun sonunda Zeynep’in yazdığı şu cümle uzun süre konuşuldu:

> “Bir isim seni tanıtır, bir unvan seni hatırlatır. Ama her ikisini de insanlığınla doldurmadığın sürece, sadece bir satırda kalırsın.”

Ve Murat, o günden sonra attığı her imzada bir an durdu. Çünkü artık biliyordu:

Bir isim, bir unvandan fazlasıdır.

Bir unvan, bir insandan az değildir.