Edimsel koşullanma yoluyla öğrenme nedir ?

fahri

Global Mod
Global Mod
Edimsel Koşullanma Yoluyla Öğrenme: Bir Hikâye

Sevgili forumdaşlar,

Bugün sizlere çok özel bir anımı, hayatın içinde edimsel koşullanmanın ne kadar güçlü bir öğrenme yöntemi olduğunu bana gösteren bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Hani bazen hepimizin yaşadığı, ders kitaplarının satırlarında değil de kalbimizin en derininde yer eden deneyimler vardır ya, işte bu da onlardan biri.

---

Bir Kafenin Sessiz Masasında Başlayan Hikâye

Bir sonbahar günüydü. Yağmur, camlara usulca vururken ben şehrin en sakin köşelerinden birindeki küçük kafede oturuyordum. Karşımda iki arkadaşım vardı: Biri Ali, diğeri Elif. Onlarla sohbet etmek bana her zaman iyi gelirdi çünkü Ali’nin mantık ve çözüm odaklılığı, Elif’in ise empati ve anlayış dolu yaklaşımı hayatın farklı yüzlerini aynı anda yaşamamı sağlardı.

Ali, kahvesinden bir yudum aldı ve bana gözlerini kısarak baktı:

“Bak,” dedi, “hayatta öğrenmenin sırrı, sonuçlara bakabilmekte. İnsan neye ödül alıyorsa onu tekrar eder. Neye ceza alıyorsa ondan uzak durur. Strateji budur.”

Elif ise hemen araya girdi. Gülümseyerek, biraz da incitmemeye çalışarak, “Ama Ali,” dedi, “insan sadece ödül ya da ceza için mi yapar bazı şeyleri? Bazen sırf kalbinde bıraktığı sıcaklık için de davranışını sürdürür. Bir çocuğun annesine sarılması gibi…”

O anda ikisinin sözleri zihnimde yankılandı. Çünkü hatırladığım bir hikâyem vardı, yaşadığım bir deneyim…

---

Küçük Bir Çocuğun Büyük Dersi

Yıllar önce, komşumuzun küçük oğlu Mehmet vardı. Hiperaktif, yerinde duramayan, bir an bile boş kalamayan o minik çocuk hepimizin neşesiydi ama aynı zamanda annesinin en büyük sınavıydı. Annesi bazen çaresizce, “Ne yapsam da uslansa?” diye söylenirdi.

Bir gün parkta oynarken Mehmet yere çöp attı. Annesi hemen yanına geldi, ama kızmak yerine eğildi ve çöpleri birlikte topladılar. Sonra annesi ona bir çikolata uzattı ve gülümsedi:

“Çevreni temiz tutman çok güzel bir şey, aferin sana.”

Mehmet’in gözleri parladı. O an aldığı o tatlı ödül değil sadece, annesinin gözlerindeki gurur, onun ruhuna işlenmişti. Ertesi gün parkta yine çöpler topladı, bu kez annesi yanında olmasa da. Çünkü artık içinde “bunu yaparsam iyi hissederim” düşüncesi yerleşmişti.

İşte o an fark ettim ki: bu, edimsel koşullanmanın ta kendisiydi. Ödül, davranışı pekiştirmişti. Ama sadece çikolata değil, sevgi dolu bakış da en büyük pekiştiriciydi.

---

Ali’nin Stratejisi ve Elif’in Empatisi

O hikâyeyi Ali ve Elif’e anlattığımda ikisi de farklı noktalardan yaklaştı.

Ali, hemen analiz yaptı:

“Bak işte, klasik edimsel koşullanma. Pozitif pekiştirme. Çocuk ödül alıyor ve davranış tekrarlanıyor. Stratejik olarak mükemmel bir yöntem.”

Elif ise gözleri nemlenmiş şekilde, “Ama asıl önemli olan çocuğun annesinin sevgisini hissetmesi. O çikolata sadece bahaneydi. Davranışı sürdüren şey, annesinin gözlerindeki o onay ve sıcaklıktı,” dedi.

O anda fark ettim ki Ali’nin mantığı ve Elif’in kalbi, aslında aynı gerçeği farklı dillerle anlatıyordu. Edimsel koşullanma, sadece bir davranış öğrenme yöntemi değil, aynı zamanda hayatın içindeki en duygusal öğrenme biçimiydi. Çünkü insanlar sadece somut ödüllere değil, görünmez sevgi pekiştiricilerine de tepki veriyorlardı.

---

Hayatın İçindeki Edimsel Koşullanma

O günden sonra gözlerim açıldı. Kendi hayatımda da bunu görmeye başladım. Bir dostum bana teşekkür ettiğinde daha çok yardım etmeye yöneldiğimi, işte bir patron takdir ettiğinde daha istekle çalıştığımı fark ettim. Veya tam tersi, görmezden gelindiğimde aynı davranışlara geri dönmek istemediğimi…

Ali’nin dediği gibi strateji vardı: sonuçları gözlemlemek, ödül ve ceza sistemini fark etmek.

Elif’in dediği gibi empati vardı: içsel motivasyonlar, duygusal pekiştiriciler, insan ruhunun görünmez yanıtları.

Birlikte düşündüğümde, hayatın aslında sürekli bir öğrenme süreci olduğunu anladım. Hepimiz, aldığımız küçük ödüllerle veya yaşadığımız hayal kırıklıklarıyla şekilleniyoruz.

---

Forumdaşlara Bir Soru

Sevgili dostlar, bu hikâyeyi sizlerle paylaşmamın nedeni, aslında sizlerin de kendi yaşamınızdaki edimsel koşullanma örneklerini duymak isteğimdir. Belki işinizde patronunuzun bir takdiriyle daha çok motive olduğunuz bir an vardır. Belki de çocuklukta annenizin ya da babanızın bir sözü, hayatınızda kalıcı bir iz bırakmıştır.

Sizce edimsel koşullanma sadece ödül ve ceza mıdır, yoksa duygularımızın görünmez pekiştiricileri de bu öğrenme sürecinin en önemli unsurları mı?

Hadi gelin, bu başlıkta hep birlikte anılarımızı, gözlemlerimizi paylaşalım. Çünkü ben inanıyorum ki her birimizin hikâyesi, diğerine ışık olacak.

---

Son Söz

Edimsel koşullanma, sadece davranış psikolojisinin bir kavramı değildir; aynı zamanda yaşamın ta kendisidir. Ali’nin stratejik bakışı ve Elif’in empatik yaklaşımı birleştiğinde gördüğüm şey şudur: İnsan, hem mantığın hem de kalbin çocuğudur. Öğrenme, hem ödüllerle hem de sevgilerle inşa edilir.

Şimdi söz sizde forumdaşlar. Sizin hikâyelerinizde edimsel koşullanma nasıl yaşandı? 👇