İtiyad Ne Demek ?

fahri

Global Mod
Global Mod
İtiyadın Derin Katmanları: Alışkanlık mı, Kimlik mi?

Dostlar, son zamanlarda zihnimi kurcalayan bir kelime var: “İtiyad.” Eski bir sözcük ama hâlâ her birimizin hayatında yankılanıyor. Kısaca “alışkanlık” anlamına geliyor desek de, itiyad aslında bundan çok daha fazlası. Toplumun bizden beklediği davranış biçimleri, roller, tepkiler… hepsi birer itiyad. Peki, bu itiyadlar bireyselliğimizi mi besliyor, yoksa özgürlüğümüzü sessizce mi törpülüyor? Gelin birlikte düşünelim; samimiyetle, yargılamadan, her birimizin deneyiminden öğrenmeye açık bir şekilde.

---

İtiyadın Kökeni: İnsan Davranışının Sessiz Mimarları

İtiyad, Arapça kökenli bir kelime. “Tekrarlanan eylem” anlamına gelir. Fakat sosyolojik açıdan baktığımızda, itiyad sadece kişisel değil, kolektif bir olgudur. Çünkü bireyin alışkanlıkları, içinde bulunduğu kültürün, sınıfın, cinsiyetin ve tarihsel koşulların bir yansımasıdır.

Toplum bize nasıl davranmamız gerektiğini söyler — bazen açıkça, bazen ince mesajlarla. Mesela, “erkek ağlamaz” dendiğinde duygularını bastırmayı bir itiyad haline getiririz. Ya da “kadın sessiz olmalı” dendiğinde, sesimizi kısmak bir itiyad olur. İşte o noktada, alışkanlık olmaktan çıkar, kimliğin bir parçası haline gelir.

---

Toplumsal Cinsiyet ve İtiyad: Kadınların Duygusal Derinliği, Erkeklerin Stratejik Sessizliği

Kadınlar çoğu zaman toplumsal rollerin duygusal yükünü taşırlar. Empati, sabır, hoşgörü gibi kavramlar kadınların itiyadı haline gelir. Bu yönüyle kadınların toplumsal etkileşimleri, duygusal zekâya ve kolektif dayanışmaya yaslanır.

Erkeklerse, tarih boyunca çözüm odaklı ve stratejik davranmaya teşvik edilmişlerdir. Sorun karşısında duyguyu değil, yapıyı değiştirmeye yönelirler. Bu da onların itiyadını oluşturur: duygularını değil, çözümleri yönetmek.

Ama sorulması gereken asıl soru şu: Toplumsal itiyadlarımız bizi birbirimizden mi uzaklaştırıyor, yoksa tamamlıyor mu? Kadının empatisiyle erkeğin analitiği birleştiğinde, insanlık daha bütün bir dengeye mi ulaşıyor?

---

Çeşitlilik ve İtiyad: Farklılıkların Alışkanlığa Dönüşmesi

İtiyad, sadece bireysel düzeyde değil, kültürel çeşitlilik açısından da önemlidir. Farklı etnik, dini ya da cinsel kimliklere sahip bireylerin topluma kattıkları renkler, çoğu zaman “alışkanlık dışı” olarak görülür.

Ama düşünelim: her toplumsal dönüşüm, birinin alışkanlıklara karşı gelmesiyle başlamadı mı? Kadınların çalışma hayatına katılması, LGBTİ+ bireylerin varlıklarını görünür kılması, engelli bireylerin şehir planlamasında hak talep etmesi… Bunların hepsi, “alışılmamış” davranışların yeni bir itiyad haline gelmesiyle mümkün oldu.

Demek ki itiyad sadece tekrarı değil, yeniliğe açık olmayı da kapsıyor. Belki de en sağlıklı toplum, eski itiyadlarını sorgulayıp yenilerini cesaretle inşa eden toplumdur.

---

İtiyad ve Sosyal Adalet: Konfor Alanlarımızın Gölgesinde Kalan Sesler

İtiyad, konfor alanıdır. Bildiğimiz, tanıdığımız, bizi sarsmayan şeylerdir. Ancak sosyal adalet, tam da bu alanın dışına çıkmayı gerektirir.

Birine “alışkın değilim” demek, çoğu zaman farkında olmadan bir dışlama biçimidir. Mesela, “Ben böyle insanlara alışık değilim” dediğimizde, kendi itiyadımızın sınırını çizeriz. Ama adalet, o sınırların dışına bakabilme cesaretidir.

Toplumsal adaletin yerleşmesi için, bireylerin ve kurumların kendi itiyadlarını fark etmesi şarttır. Irk, cinsiyet, sınıf, engellilik, kimlik fark etmeksizin herkesin eşit fırsatlara sahip olduğu bir toplum, alışkanlıkların değil, farkındalığın ürünüdür.

---

Erkek ve Kadın Zihninin İtiyadla Dansı

Bir düşünelim: Kadınların “duygu odaklı” itiyadları, toplumu bir arada tutan görünmez ağları oluşturuyor. Bir annenin sabrı, bir arkadaşın empatisi, bir öğretmenin şefkati… bunların hepsi, duygusal itiyadın toplumsal yapıya kattığı bağlardır.

Erkeklerin “rasyonel itiyadı” ise sistemleri şekillendiriyor; düzen, yapı, çözüm, yönlendirme… Onların alışkanlıkları, sistemin sürdürülebilirliğini sağlıyor.

Ama en ideal denge, iki tarafın itiyadlarının birleştiği noktada doğar. Duygu olmadan çözüm kuru, çözüm olmadan duygu kararsız kalır. İtiyadın zarafeti, bu iki dünyanın uyumunda saklıdır.

---

Modern Dünyada İtiyad: Dijitalleşen Alışkanlıklarımız

Bugünün dünyasında itiyadlar bile dijitalleşti. Bildirim sesine koşmak, sosyal medyada “beğeni” beklemek, ekran karşısında onay aramak… Bunlar artık yeni çağın alışkanlıkları.

Fakat burada da toplumsal cinsiyet izleri var. Kadınlar sosyal medyada daha fazla duygusal destek ararken, erkekler daha çok bilgi ve statü odaklı paylaşım yapıyor. Yani dijital alışkanlıklarımız bile eski rollerimizin bir uzantısı haline geliyor.

Ama belki de bu yeni dönemde, hepimizin sorması gereken soru şu: İtiyadlarımız bize hizmet ediyor mu, yoksa biz onlara mı hizmet ediyoruz?

---

Birlikte Düşünelim: İtiyadlarımızı Nasıl Dönüştürebiliriz?

İtiyadlarımızın farkına varmak, onları değiştirebilmenin ilk adımı.

Bir toplum olarak biz hangi davranışlara alıştık ve hangilerinde körleştik?

- Kadınların sürekli “fedakâr” olması bir itiyad mı, yoksa dayatma mı?

- Erkeklerin “duygularını bastırması” gerçekten doğalarının gereği mi, yoksa toplumsal bir refleks mi?

- Farklı kimliklerin görünmez kılınması, alışkanlık mı, konforun korunması mı?

Belki de itiyadın en güçlü yönü, değiştirilebilir olmasıdır. Çünkü alışkanlıklar, insanlar tarafından öğrenilir; dolayısıyla insanlar tarafından yeniden yazılabilir.

---

Son Söz: İtiyad, Farkındalığa Dönüştüğünde Güzelleşir

Forumdaşlar, “itiyad” kelimesi kulağa eski gelebilir ama anlamı son derece güncel. Hepimizin içinde, bilinçli ya da farkında olmadan sürdüğümüz itiyadlar var. Bazıları bizi korur, bazıları sınırlandırır.

Önemli olan, hangilerini taşımaya değer bulduğumuz.

Belki de itiyadın en zarif hali, değişimle uyumlu olandır.

O yüzden gelin, kendi alışkanlıklarımızı birlikte sorgulayalım:

Hangi davranışlarımız bizi biz yapıyor, hangileri artık büyümemize engel oluyor?

Belki de yeni bir itiyad edinmenin zamanı gelmiştir — empatiyle, anlayışla, eşitlikle…